TED (Teknoloji, Eğlence ve Dizayn-Technology, Entertainment and Design) Konuşmaları, ilham verici kişisel hikayeler, hayatınızı ve etrafınızdaki dünyayı iyileştirmenize yardımcı olacak ipuçları ve fikirlerle dolu.
Verimlilik üzerine harika konuşmaların yer aldığı TED konuşmaları – TED Talks – İngilizce öğrenenler için de harika bir mecra.
TED Talks-TED konuşmaları nedir?
TED Konuşmalarının gördüğü ilgi bütün dünyada artarak sürüyor. “Paylaşmaya değer fikirler” sloganıyla anılan TED Konuşmaları internette sıklıkla izleniyor.
İlk kez 1984 yılında düzenlenen ‘TED konferanslar’ dizisi, 1990 yılından itibaren her yıl düzenli olarak yapılıyor.
TED konuşmaları, aklınıza gelebilecek her konuyu içeren harika konferanslar içeriyor. En önemlisi, tüm dünyada paylaşmaya değer fikirleri olan herkesin konuşma yapabileceği bir alan durumunda.
TEDx Nedir?
TED, kişiler ve organizasyonların TED benzeri kendi yerel etkinliklerini yapabilmeleri için TEDx’i kurmuştur. TEDx ismindeki “x”, bağımsız organize edilen TED etkinlikleri anlamına gelmektedir. Türkiye’de de her yıl düzenlenmekte olan bu etkinlikte bir çok insanımız konuşmalar yapmışlardır. Ayrıca, bu yıl ki TEDx Türkiye etkinliklerini kaçırmamanızı tavsiye ederiz.
Türkçe TED Konuşmaları Var mı?
Dünyadan pek çok farklı alanda kendini kanıtlamış insanların TED konuşmalarını Türkçe altyazılı olarak izleyebilmek mümkün. Üstelik, dünyada çok ilgi gören bu etkinliklerin ülkemizde yapılanları da bir hayli ilgi görüyor.
TED Talks Kimin?
TED Talks, www.ted.com sitesi üzerinden yayın yapan bir kurumdur ve kurucusu Chris Anderson’dur. Sahibi ise Jeff Bezos’tur. Buna rağmen hiçbir kar amacı gütmeyen kuruluşun tek gayesi farklı, değerli, nadir fikirlerin yayılmasıdır
Nasıl Konuşmacı olunur?
TED’in aday formu iki bölümden oluşuyor.
Biri, aday gösteren tarafından doldurulması gereken, diğeri ise aday gösterilen kişi için doldurması gereken bölüm.
Eğer ‘paylaşmaya değer bir fikrim var’ diyor ve kendi kendinizi konuşmacı adayı olarak göstermek istiyorsanız, formun iki bölümünü de siz dolduracaksınız.
Ancak, tüm söylemek istediklerinizi 18 dakikaya sığdırmak zorundasınız. Çünkü, her konuşmacıya ayrılan süre 18 dakikayla sınırlı.
Siz de bir TED konuşmacısı olabilirsiniz. Topluluk önünde konuşmak o kadar da korkutucu değil. Bunun için, Carmine Gallo’nun, ‘TED Gibi Konuş’ kitabını öneririz. Kitapta 100’den fazla TED konuşmasının çözümlemesi ve TED’in en sevilen konuşmacılarıyla söyleşileri yer almakta.
6,693
TED Konuşmaları Neden İngilizce Öğrenenler için Harikadır
- TED Konuşmaları deneyimlerle ilgilidir. Başka video materyallerinin aksine, bütün TED konuşmacıları hayattan aldıkları dersleri paylaşırlar. Bu, konuşmalarda kendimizden bir şeyler bulmayı kolaylaştırır ve daha onları daha kullanışlı, daha uygulanabilir kılar, çünkü konuşmacılar da anlattıkların uygulama yoluyla öğrenmiştir.
- Çoğunlukla pratik ipuçları verirler. Neredeyse bütün TED konuşmaları sorun çözme ile ilgilidir. Size hemen kullanabileceğiniz ve bu sayede hayatınızı daha iyi hale getirebileceğiniz ipuçları verirler.
- Bütün konuşmaların metinlerini görebilirsiniz. Her TED videosu, çeşitli dillerdeki konuşma metni ile birlikte yüklenir. Bu da, videoyu izlerken dinlemenin yanı sıra okuma-anlama becerilerinizi de geliştirebileceğiniz anlamına gelir. .
- Okuma listeleri verirler. Neredeyse her TED konuşmacısı konuştukları konu hakkında bir kitap ve makale listesi oluşturarak izleyicilere sunar. Bu da, kendi araştırmanızı veya okumanızı yaparak daha detaylı bilgi edinmenize imkan tanır.
- İlham vericidirler. Çevrimiçi eğitim videolarının aksine, bütün TED konuşmaları özel ve bütün dünyayı ilgilendiren bir şeyle ilgilidir. TED Konuşmaları genellikle sizi motive eder ve farklı konular üzerine ufkunuzu genişletmenize yardımcı olur.
Kaynak; https://www.fluentu.com/blog/english-tur/ingilizce-ogrenenler-icin-ted-konusmalari/
İngilizce Öğrenenler için 16 İlham Verici TED Konuşması
1. “Why I Keep Speaking Up, Even When People Mock My Accent” (“İnsanlar Aksanımla Dalga Geçtiği Halde Neden Konuşmaya Devam Ediyorum”) Konuşmacı: Safwat Saleem
Eğer bir dili iyi konuşmak istiyorsanız, o dili konuşarak pratik yapmalısınız. Fakat, İngilizce öğrenenlerin genellikle ana dili İngilizce olanlardan farklı bir aksanları olur. Bu durum dil öğrenenlerin utanmalarına ve muhtemelen de pratik yapmada geri kalmalarına neden olur. Bu utanma duygusuna saplanıp kalan öğrencilerin büyük bir kısmı asla İngilizceyi akıcı olarak konuşamazlar.
Fakat farklı bir aksanla konuşmak neden utanç verici olsun ki? Pakistan kökenli bir Amerikalı olan Safwat Saleem, TED konuşmasında işte bu önemli soruyu soruyor. Kendi kişisel yolculuğunu paylaşıyor ve bize farklı olmanın hatalı olmakla aynı şey olmadığını nasıl fark ettiğini anlatıyor. Eğer siz de daha önce kendi aksanınızdan utandıysanız, bu konuşma size gerçekten ilham verecek ve belki de size tekrar konuşmak için gerekli öz güveni kazandıracak.
2. “TED’s Secret to Great Public Speaking” (“TED’in Topluluk Önünde Harika Konuşma Sırları”) Konuşmacı: Chris Anderson
İnsanlar genellikle iyi bir konuşmacı olmak için iyi bir sese, teatral mimiklere, çocukluğa dair duygusal hikayelere ve belki de çekici bakışlara sahip olmanız gerektiğini düşünürler.
TED Konuşmalarının yöneticilerinden biri olan Chris Anderson farklı düşünüyor. Ona göre topluluk önünde konuşmanın temel unsuru, konuşma yaptığınız kişilerle bir şeyler paylaşmak istemenizdir. Etkileyici bir konuşma, bir ana fikrin zihninizde parça parça, sözcükler ve imgeler yoluyla bir araya gelip oluşmasını sağlar. En önemlisi de, fikirleriniz sizi dinleyenler için kullanışlı olmalıdır.
Genellikle yeni bir dil öğrenmekte olanlar içerikten çok konuşmalarının teknik detaylarına odaklanırlar. Bu konuşma, kullandığınız kelimeler ile iletmek istediğiniz fikirler arasında bağlantı kurmanızı sağlayacaktır.
3. “Let’s Teach for Mastery — Not Test Scores” (“Ustalaşmayı öğretelim— Sınavlardan İyi Not Almayı Değil”) Konuşmacı: Sal Khan
Okula giden herkesin üzerinde anlaştığı tek bir konu var, o da okulun değişmesi gerektiği. Eğitim adına, öğrenciler hoş olmayan, hatta belki de öğrenme için zararlı olabilecek bir sürece tabi tutuluyorlar.
Khan Akademisi’nin kurucusu Sal Khan, temel problemi okulun temel yapısında görüyor. Bizden bir ev hayal etmemizi istiyor. Eğer bu binanın temeli mükemmel değil de sadece tatmin ediciyse, o zaman bu bina bir gün mutlaka çökecektir. Benzer şekilde, matematik veya İngilizce gibi bazı derslerin temel konuları yarım yamalak anlaşılıyorsa, o zaman öğrencilerin öğrenimi de çökecektir.
Sal’e göre değiştirilmesi ve onarılması gereken şey, dersleri öğrenmek için gereken zaman değil, ustalaşma gereksinimidir. Bu anlayış sadece okulda öğrenim gören öğrenciler için değil, aynı zamanda dünyadaki tüm dil öğrencileri için faydalıdır.
4. “The Nit-picking Glory of The New Yorker’s Comma Queen” (“New Yorker‘ın Virgül Kraliçesinin Hata Bulma Zaferi”) Konuşmacı: Mary Norris
Ne zaman gazetede veya dergide bir makale okusak, yalnızca tek bir yazarın azimli çalışmasını değil, aynı zamanda eserin yaratılmasına yardımcı olan bir editör ekibinin de emeğinin sonucu olan bir eser okumuş oluruz. Fakat bu editörler daima arka planda çalışır ve onların emekleri pek bilinmez.
Marry Noris dünyanın en iyi edebiyat dergilerinden The New Yorker’da editör. Bu konuşmada “virgül kraliçesi” olmanın nasıl bir şey olduğunu ve çağımızın en iyi yazarlarının eserlerinde ne gibi düzenlemeler yaptığını bizlerle paylaşıyor. Geçek örnekler veriyor ve ona verilen makalelerde düzenleme yapmak için kullandığı dil bilgisi ve stil kuralları hakkında konuşuyor.
Bu konuşma çok faydalı ve aynı zamanda ileri seviyedeki dil öğrencilerinin editörlük sanatı ve edebi dergilerde takip edilen dil bilgisi standartlarını öğrenmelerine yardımcı olacak eğlenceli bir yol. Dil öğrencilerinin çoğu günlük konuşmalarda kullandığımız İngilizcenin editörler tarafından yanlış sayıldığını öğrendiklerinde şaşırıyorlar. Bu yüzden başlıkta birinin çalışmasının küçük detaylarında hata bulmak anlamına gelen “nit-picking” sözü geçiyor.
5. “Go Ahead, Make Up New Words!” (“Devam edin, Yeni Kelimeler Uydurun!”) Konuşmacı: Erin McKean
Eğer İngilizcenin tarihini okursanız bu dilin çok hızlı değiştiğini fark edeceksiniz. Çoğu insan yeni kelimelerin dile nasıl girdiğini merak eder. İngilizce konuşanların çok azı bugünkü İngilizce kelimelerin çoğunun yüzlerce yıl önce var olmadığını bilir.
Erin McKean kelimeler üzerine çalışıyor ve sözlükler yaratıyor. O, kelimelerin ne anlama geldiğine ve nasıl kullanılması gerektiğine karar veren kişilerden biri.
İngilizce öğrenenler genellikle kelimelerin bilimsel gerçekler olduklarını ve değişmeyeceklerini düşünürler. Fakat kelimeler sadece dili kullanan insanlar arasındaki bir anlaşmadır. Eğer çok sayıda insan bir kelimenin o dilde bir anlama geldiğini düşünürse, o zaman bu kelime o dilin bir parçası haline gelir.
İngilizce öğrenenler genellikle kendilerini dilin kurallarına uymak zorunda olan yabancılar gibi hissederler – veya utanç verici bir suç işliyormuş gibi. Kuralların açık olduğu bariz. Ancak McKean dilin aktif katılım gerektirdiğini ve yeni kelimeler uydurmanın dili “yanlış/hatalı” kılmaktan çok dili genişletmenin eğlenceli bir yolu olarak görülmesi gerektiğini fark etmemizi sağlıyor.
6. “Metaphorically Speaking” (“Metaforik olarak Konuşursak”) Konuşmacı: James Geary
Metafor, ya da mecaz, bir karşılaştırma/benzetme yapmak için bir nesneye başka bir nesnenin adını vermektir. Örneğin, Shakespeare dünyanın bir “sahne” olduğunu söylemiş ve dünya üzerindeki insanları da oyunculara benzetmiştir.
Gördüğünüz gibi, metafor yalnızca bir şeyleri karşılaştırmanın bir yolu değildir, aynı zamanda onları nasıl gördüğümüzü de değiştirir. Eğer Shakespeare bütün dünyanın bir hapishane olduğunu söyleseydi, dünya hakkındaki fikrimiz de kesinlikle sahne metaforundakinden çok daha olumsuz olacaktı.
James Geary, metaforların düşünceleri değiştirme becerisinden bahsediyor. Günlük konuşmalarımızda metaforları nasıl kullanabileceğimizi göstermek için basit örneklerden ve psikolojiden faydalanıyor. İngilizce öğrenenler bu konuşmadan sözcükleri dinleyiciler üzerinde bir etki bırakacak şekilde kullanmayı öğrenecek ve konuşma becerilerini geliştireceklerdir.
7. “How to Write Descriptively” (“Betimleyici Yazmanın Yolları”) Konuşmacı: Nalo Hopkinson
İnsanlar hikayelere bayılırlar çünkü farklı gerçekliklerde yaşamayı severler. Okumayı sevdiğiniz bir kitabı düşünün, büyük ihtimalle o kitap sizde betimlediği dünyada yaşıyormuşsunuz hissi uyandırıyordur.
Bu TED Konuşması, okurları yazınıza çekmek için kullanabileceğiniz stratejilerle ilgili. Konuşmacı gerçek kitaplardan örnekler ve okurların karakterlerin hissettiklerini hissetmelerini sağlayabilmeniz için pratik ipuçları veriyor.
Yeni bir dil öğrenenlerin bu ipuçlarını akıllarının bir köşesinde tutmaları öğrendikleri yeni sözcükleri daha anlamlı bir biçimde kullanmalarına yardımcı olabilir. Bu video aynı zamanda neden birtakım yazıları sevdiğimizi ve onları özel kılan şeyin ne olduğunu da anlamamıza yardımcı oluyor. Bu tür şeyleri bir kitabı okurken fark etmiyoruz çünkü o esnada sözcüklerin kullanım biçimlerine odaklanmıyoruz.
8. “How to Get Better at the Things You Care About” (“Önemsediğiniz Şeylerde Nasıl Daha İyi Hale Gelirsiniz”) Konuşmacı: Eduardo Briceño
Eduardo Briceño konuşmasında iki bölgeden bahsediyor – öğrenme bölgesi ve performans bölgesi. Ona göre, genellikle bu ikisini karıştırırız ve çok çalışsak bile sonuç alamayız. Buradaki önemli nokta ne kadar çalıştığımız değil, nasıl çalıştığımızdır.
Performans bölgesi bizim elimizden gelenin en iyisini yaptığımız bölgedir. Becerilerin çoğuna çalışmış ve ustalık kazanmışızdır, bu yüzden fazla hata yapmayı beklemeyiz. Öğrenme bölgesi ise geliştirilmesi gereken alanlar üzerine çalıştığımız bölgedir. İyi olmadığımız konularda kendimizi geliştirmeye odaklanırız.
Yani, eğer bir avukatsanız, performans bölgeniz işinizin çoktandır hakikaten iyi olduğunuz bir kısmını yaptığınız, örneğin bir davaya hazırlandığınız yer ve zamandır. Ancak, mesleğinizin hala zor bulduğunuz birtakım unsurları olabilir. Bu unsurlar üzerine çalışmanız, öğrenme bölgesinde olduğunuz anlamına gelir.
Briceño öğrenirken nasıl farklı şekilde pratik yapmamız gerektiğini ve sıkı çalışmayı öğrenmeyle karıştırmamamız gerektiğini anlatıyor. Çoğu zaman performansa fazlasıyla odaklanıyoruz ve bu durum, ironik olarak, zamanla performansımızın düşmesine sebep oluyor çünkü gelişmemizi sağlayan şeyleri göz ardı ediyoruz.
9. “4 Reasons to Learn a New Language” (“Yeni bir Dil Öğrenmek için 4 Sebep”) Konuşmacı: John McWhorter
Pratik seanslarında kendinizi daha çok zorlamanız gerektiğini mi hissediyorsunuz? İngilizce öğrenmeye devam ettikçe motivasyon seviyenizin düştüğünü mü hissediyorsunuz?
Eğer herhangi bir dili öğrenmeye devam etmek için daha çok motivasyona ve daha fazla sebebe ihtiyacınız varsa, bu konuşma tam size göre. Hedef kitlesi ana dili İngilizce olanlar olasa da, konuşmada verilen öneriler herkes için uygulanabilir ve geçerli.
John McWhorter, yeni bir dil öğrenmenin faydalarını bize büyük bir heyecanla anlatıyor. Yeni bir dil öğrenmek yalnızca bunama gibi hastalıklarla savaşmanıza yardımcı olmaz, aynı zamanda farklı kültürler hakkında bilgilenerek dünyaya daha çok katılmanızı da sağlar.
10. “Why You Should Define Your Fears Instead of Your Goals” (“Neden Hedefleriniz Yerine Korkularınızı Belirlemelisiniz” Konuşmacı: Tim Ferriss
Hayatınızda kaç kez, kendinize hedefler belirlemenin başarının anahtarı olduğu tavsiyesini duymuşsunuzdur? Çoğu insan bunu hayatları boyunca en az yüz kez duymuştur.
Tim Ferriss’in başarıya oldukça alışılmadık bir bakış açısı var. Bu konuşmada, en çok korktuğumuz şeylerin genellikle başarılı olmak için yapmamız gereken eylemler olduğunun altını çiziyor.
Kendisinin “korku belirleme” olarak adlandırdığı ve kullandığı basit ancak rahatsız edici stratejiyi açıklıyor. Bizi korkutan şeyleri görmezden gelmek yerine, onlarla yüzleşmemizi ve yapılması gereken şeyleri yapmamızı söylüyor. Bu strateji tek bir beceriyi değil, insanı bir bütün olarak geliştirip iyileştiriyor.
11. “What’s a Snollygoster? A Short Lesson in Political Speak” (“Zübük Nedir? Siyasi Konuşmalar üzerine Kısa Bir Ders” Konuşmacı: Mark Forsyth
Mark Forsyth’in konuşması, siyasetçilerin dili nasıl kullandıkları ve siyasetçileri nasıl anlayabileceğiniz konusunda şahane bir kılavuz. Forsyth’e göre, siyasetçiler genellikle gerçekliği görme biçimimizi şekillendirmek için dilden faydalanıyorlar.
Hemen hemen hepimiz, siyasetçilerimizin yalanlarına aşinayızdır, ancak Forsyth durumun bundan çok daha karmaşık olduğunu söylüyor. “President,” yani “başkan” gibi pek çok kelimeden, bunların kökenlerinden ve bu kelimelerin insanların siyasetçilere olan bakış açısını değiştirmek için nasıl kullanıldığından söz ediyor.
İngilizce öğrenenler için bu konuşma, kelime dağarcıklarını yalnızca altı dakikada dikkate değer ölçüde geliştirmelerini sağlayacak bir kelime ziyafeti.
12. “The First 20 Hours — How to Learn Anything” (“İlk 20 Saat – Herhangi bir Şeyi Öğrenmenin Yolu”) Konuşmacı: Josh Kaufman
Hiç bir şey öğrenmek isteyip, vaktiniz olmadığını düşündüğünüz için vazgeçtiğiniz oldu mu? Ya da bir şey hakkında okuyarak o şeyi öğrenmeye başlayıp haftalar sonra bile hala hiçbir aşama kaydedemediğinizi fark ettiğiniz?
Josh Kaufman da benzer tecrübelerden geçmiş, ancak neyse ki buna bir çözüm de bulmuş. Araştırmaları sonunda, eğer uygulama yapmaya başlarsanız 20 saat içinde herhangi bir şeyi yapmayı öğrenebileceğinizi keşfetmiş. Bir müzik aleti çalmayı öğrenmek istemiş ve enstrümanı çalmakla ilgili bilgi edinirken aynı zamanda o enstrümanı çalmaya da başlamış.
Tavsiyeleri yeni başlayanlar için çok kıymetli.
13. “5 Techniques to Speak Any Language” (“Herhangi bir Dili Konuşmak için 5 Teknik”) Konuşmacı: Sid Efromovich
Efromovich, “hiperpoliglot” denen türden biri, yani pek çok dili konuşabiliyor. Yetişkin olduğunda, dört dil konuşabiliyormuş ve sonra üç yıl içerisinde üç dil daha öğrenmeyi başarmış.
Deneyimlerine dayanarak, dünyadaki herhangi bir dili öğrenmek için kullanılabilecek 5 metottan bahsediyor. Şaşırtıcıdır ki, bunların ilki hata yapmak; Efromovich bunun kendinizi ana dilinizin ötesine itmek ve yeni bir dil konuşabilmek için çok önemli olduğunu söylüyor.
Efromovich telaffuz, eylem ve okuma üzerine derin incelemelerden yola çıktığı pek çok ipucu veriyor ve bunları İspanyolca, Portekizce ve elbette İngilizce gibi pek çok dilden örneklerle açıklıyor.
14. “Making Sense of Spelling” (“Kelimelerin Yazımını Anlamak”) Konuşmacı: Gina Cooke
İngilizce yazım ve heceleme, bu dili yeni öğrenen hemen herkes için kafa karıştırıcıdır. Çoğu insan benzer seslere sahip olan kelimelerin birbirlerinden neden bu kadar farklı yazıldığını ve kulağa farklı gelen kelimelerin neden benzer şekilde yazıldığını anlayamaz.
Bu TED Konuşması İngilizce yazımının ve hecelemesinin birtakım kurallarını açıklamaya çalışıyor. Gina Cooke bunu yapmaya çalışırken “onion,” yani “soğan” metaforundan faydalanıyor. Soğandaki pek çok katman gibi, kelimelerin yazılışları da tarihleri, anlamları ve sözcük yapısı gibi pek çok şeyin sonucunda ortaya çıkıyor.
Bu konuşmasında Cooke, “bir” anlamına gelen “one” kelimesini ele alarak, İngilizcede kelimelerin yazımının ve hecelemenin çeşitli işleyiş biçimlerini açıklayarak gösteriyor. İngilizce öğrenen herkes, seviyesi ne olursa olsun, neden sözcüklerin yazımlarının bugünkü hallerinde olduğunu öğrenmek için bu konuşmayı izlemeli.
15. “How to Gain Control of Your Free Time” (“Boş Zamanınızın Kontrolünü Nasıl Elinize Alırsınız”) Konuşmacı: Laura Vanderkam
Kaç defa bir işi bir saatte yapabileceğimizi düşünürken beş saatte yapmışızdır?
Bu hatayı günlük hayatında hemen herkes yapmıştır. Laura Vanderkam bu tür hatalar yapmayan ve zamanlarının tamamını en verimli şekilde kullanan insanları inceliyor.
Vanderkam’a göre, zihinlerimiz neredeyse her zaman bir hafta içerisinde yapmamız gereken çok fazla şey olduğunu düşünürken, bu işleri tamamlamak için ihtiyacımız olan zamanı hafife alır ve olduğundan azmış gibi düşünür. Vanderkam’ın çözümü, çoğumuzun yaptığı gibi zaman “kazanmak” değil, hayatlarımızı zamanı kendisi kazanacak şekilde organize etmek.
Bu zihniyet, bu bakış açısı İngilizce öğrenenler için inanılmaz derecede faydalı olacaktır, zira çoğu bir hafta içerisinde üzerine çalışmaları gereken okuma ya da konuşma gibi belirli becerileri atlarlar. Düzenli olarak her şeye çalışmak için yeterince zamanları olmadığı hissi, belki de dil öğrenen pek çok kişinin başarısız olmasının ya da eğitimini yarıda bırakmasının sebebidir.
16. “Rapid Language Hacking” (“Seri Dil Korsanlığı”) Konuşmacı: Benny Lewis
Dilin amacı iletişimdir. Yeni bir dil öğrenmeye başlarken nedense bunu hep unuturuz. Dile matematiğe çalışır gibi çalışırız, bir dili bu şekilde öğrenmenin aslında ne kadar zor olduğunu bilmeden.
İngilizceyi ya da başka herhangi bir dili öğrenmenin en iyi yolu, onu doğrudan kullanmak ve pratik yapmaktır. İlk dilimizi, yani anadilimizi doğrudan dinleyerek ve onun aracılığıyla iletişim kurarak öğreniriz.
Benny Lewis bizimle kendi serüvenini ve yeni bir dili hızla öğrenmek için bulduğu en iyi yolu paylaşıyor. Konuşmasında verdiği en iyi tavsiye, “Coca-Cola” gibi dünya çapında tanınan kelimeleri kullanmak. Bu yolla kişi kelimeyi çabucak ezberleyebilir ve dili de neredeyse anında kullanmaya başlayabilir.
İngilizce öğrenenler için ideal olan bu TED konuşmalarının hepsi de birbirinden ilham verici ve eğlenceli. Ancak unutmayın, konuşmalarda verilen tavsiyeleri İngilizce öğrenme çalışmalarınızda kullanmazsanız, hiçbir faydaları olmaz.
Kaynak; https://www.fluentu.com/blog/english-tur/ingilizce-ogrenenler-icin-ted-konusmalari/